Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MURAT YILMAZ

Sokak hareketlerine siyasi cevap

Türkiye demokrasisine yönelik tertipli bir siyasi sokak hareketine karşı en etkili tutum, polisiye tedbirlerin ötesine geçerek siyasi bir cevap vermektir

Gezi Parkı'nda başlayan olaylar başlama gerekçesinin ve ölçeğinin ötesinde iki hafta süreyle devam eden hükümet karşıtı bir sokak kampanyasına yol açtı.
Sokaktan, meydandan başlayan Yeniçeri isyanlarından 27 Mayıs'a kadar tertiplerin aldığı mahiyeti bilen kolektif şuur altı olaylardan derin bir endişe duydu. Olayların 11 yıllık AK Parti'nin başarısının zirve yaptığı ve ABD'de Başbakan Erdoğan'ın gördüğü itibarı ve ana muhalefetin Avrupa Birliğinde bozgun yaşadığı Mayıs 2013 tarihini takip etmesi kayda değerdir. Olayların sadece gerekçelerine yoğunlaşmak, siyasi talep ve amaçları dikkate almamak büyük bir hata olacaktır. Türkiye demokrasisine yönelik tertipli bir siyasi sokak hareketine karşı, polisiye tedbirlerin ötesinde siyasi cevaplar verilmelidir.
AK Parti'nin TSK İç Hizmet Kanunun 35. madde değişikliği, demokrasi paketi hazırlıkları ve Yeni Anayasa çalışmalarında uzlaşılan 48 maddeyi değiştirme önerisi bu siyasi cevap cümlesinden sayılabilir.
Olaylar polisin başlangıçta yaptığı kimi hataları çok aştı ve giderek AK Parti iktidarına karşı yeni tür gayrinizami harp karakteri kazanmaya başladı. Bu yazıda olayların başlangıcındaki hayat tarzı ve kimlik kaygısıyla başlayan "negatif özgürlük ve hak talepleri" ele alınmayacaktır. Olayın bu yönü kamuoyunda da AK Parti tarafında da anlaşılmaya başlanmıştır.
Gezi Parkı'ndan Taksim Meydanı'na çıkan hareket, negatif özgürlük talebinde bulunan gençlere polisin ilk kullandığı orantısız gücün ardına sığınarak bunu bir "kalkan"a dönüştürmeyi başardı.
Ardından Başbakan Erdoğan'ın diktatör olduğu iddiasıyla önce Erdoğan'ın sonra da AK Parti hükümetinin başını almak isteyen, Anakara'da Başbakanlık binasını, Başbakanın evini ve İstanbul Dolmabahçe'deki Başbakanlık ofisini ele geçirmeye yönelik bir siyasi şiddet hareketine dönüştü. Böylece Taksim'de ve diğer yerlerde kitleler bir tür "kılıç"a veya silaha dönüştü.
Bu yeni gayrinizami harbin, her gayrinizami harp gibi konvansiyonel güçleri ve kurumları zorlayacağı açıktı(r).
Nitekim bu zorluklar, hatalar, eksiklikler, intikal güçlüğü, şaşkınlık, aşırı reaksiyon verme şeklinde görüldü. Ancak bu zorlanma, kısa sürede aşılmaya başlandı. Bu gayrinizami harbin esası içeride güvenlik kuvvetleriyle halkın bir kesimi arasında duygusal bir kopuş yaratmak ve dışarıda büyük propagandalarla hükümeti ve güvenlik kuvvetlerini hareket edemez hale getirmekti. Bu vasatta, AK Parti'nin artık Türkiye'yi yönetecek güç olmadığı propagandasıyla müzakere sürecini bozmak ve olayları Alevi-Sünni, Kürt-Türk çatışmasına dönüştürerek diktatörlük ve yolsuzluk kampanyasıyla 2014 mahalli idareler seçimlerinden başlamak üzere AK Parti'yi sandıkta yenmekti. Bu bakımdan şu an itibarıyla eylemlerin yavaşlaması bu stratejinin sona erdiği anlamına gelmiyor.

Demokratikleşme ve yeni anayasa
AK Parti ve meşru siyaseti savunanlar, bu gayrinizami harbe polisiye tedbirler ve stratejinin teşhiri amaçlı psikolojik harbin ötesinde siyasi bir karşılık vermelidir.
Çünkü gayrinizami harbi yürütenler Türkiye'de demokratik sistemin, siyasi partilerin ve hukuk devletinin işlemediğini göstermek peşindeler. Bu siyasi karşılık, her kesime yönelik kucaklayıcı demokratikleşme paketlerinin hazırlanmasıdır. Demokrasi paketleri Gezi olaylarındaki negatif özgürlüklerle beraber, başörtülüler, Sünni dindarlar, Aleviler, gayrimüslimler ve Kürtler gibi her kesime yönelik olmalıdır. Ordunun demokratik denetimi, adem-i merkeziyetçilik, düşünce hürriyeti alanlarında da özgürlükler genişletilmelidir. Bu demokrasi ittifakının yenilenmesi ve takviye etmesi anlamına gelecektir.
Bu bakımdan AK Parti'nin bu paketleri yalnız değil, TBMM'deki partiler ve STK'larla beraber hazırlaması hayati ehemmiyettedir.
TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışmaları bu bakımdan kıymet arz etmektedir. Komisyon performansı her ne olursa olsun 48 maddelik dört siyasi partinin uzlaştığı bir paketi ortaya çıkarmıştır. TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in Komisyonun süresinin uzatılması talebine bütün partilerin destek vermesi ve Başbakan Erdoğan'ın uzlaşılmış 48 maddenin derhal TBMM'den geçirilmesi teklifi Taksim'deki yeni darbe, gayrinizami harp veya siyasi mühendisliği olarak tanımlanabilecek sokak hareketine demokratik siyasetin cevabı olabilir. Başbakan Erdoğan'ın anayasa çıkışı, sadece söylem düzeyinde bir rest olarak kalmamalı, muhalefetle ve STK'larla görüşmelerle bir politikaya dönüştürülmelidir. Eğer bu çıkış polemiklere kurban edilmezse, reformları yapmadığı ve otoriterleştiği iddiasıyla eleştirilen AK Parti'ye tansiyonu düşürmek ve reformların devam ettiği mesajını vermek, CHP tabanına yönelik yeni parti veya CHP'nin bölünme tehlikesinin savuşturulmasına, sokak hareketlerine kesin bir mesafe koyarak meşru siyaseti tercih eden MHP'nin sıkıştığı alandan çıkmasına, müzakere süreci ve Taksim olaylarındaki tavrıyla meşru ve siyasi bir partiye dönüşmeye başlayan BDP'yi demokratikleşmeyi boykottan "yetmez ama evet" noktasına getirerek TBMM'nin meşru siyaseti savunan bütün kesimlerin kazandığı bir siyasi hamle haline gelebilir.
CHP ve MHP'nin Başbakan Erdoğan'ın teklifini kabul etmemesi ve buna karşı AK Parti'nin tutuklu milletvekillerinin bu 48 maddelik değişiklikle serbest kalabileceğini hatırlatması bu hamlenin siyasi bir politikaya dönüştüğünü gösteriyor. AK Parti'nin Yeni Anayasa'nın yanında kanuni ve idari demokrasi paketleriyle demokratik koalisyonu yenilemesi elzemdir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA